Ekonomi Notları: 44 trilyon dolarlık felaket

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Notları – 62

 

Ömer Madra: Kendimizi uluslararası hukuk alanından birazcık soyutlayalım. ‘Atlatma’ diyebileceğimiz bir bilgi var galiba sende? Türkiye’de bütçenin artık 3 yıllık yapılacağı yolunda bakanın açıklaması.

 

Hasan Ersel: Belki bir atlatma haber değil ama önemli bir haber. Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan geçen hafta galiba birden fazla yerde söyledi, “Artık 3 yıllık bütçe uygulamasına geçeceğiz” diye. Bu şu anlama geliyor: bir yılın bütçesi, ardından gelen 2 yıl için bütçe tahminleri ile beraber sunulacak. Bu çok iyi bir şey... Bu ABD’de, İngiltere’de de, diğer bazı ülkelerde böyle yapılıyor.

 

Bunun temel nedeni bir yıl içinde alınan kararların daha sonraki yılları etkileyen sonuçlarının olması. Bu yıl bir bina yapımına başladığınızı, temel atmak için de bütçede buna kaynak ayırdığınızı düşünelim. Bu durumda normal olarak düşünülmesi gereken bir sene sonra binanın katlarını çıkmak için kaynak ayrılacağıdır. İşte bunu görmek gerekiyor. Kamu ekonomisinde alınan pek çok karar bu niteliktedir, yani sonuçları cari dönemin ötesine taşar. Hatta bunların bir kısmı çok uzun dönemli etkiler yaratır. Diyelim ki bir vergi indirimi yaptınız, bunun gelecek yıl bunun vergi gelirleri üzerinde de bir etkisi var, bir sonraki yılda da var. Dolayısıyla aldığınız kararın ileriye yönelik sonuçlarını görmek gerekli.

 

Bu yola gidilmesi bence çok hoş ama bir şeyi anımsatmak istiyorum. Bundan 40 yıl önce Türkiye 5 yıllık plan yapıyordu. Şimdi o planlar bugünkü amaçlara uygun muydu değil miydi, onu tartışabiliriz tabii ama bugün gündeme gelen fikir o zaman da vardı. Aldığımız kararların sonuçlarını görecek bir çerçevemiz olsun fikri Türkiye’ye 1960’larda gelmişti. Çok da hayırlı bir olaydı....

 

Ben 1983’te Tuncay Bulutay hocamla beraber bir yazı yazdım, “asıl serbestleşme yapıldıktan sonra plana ihtiyaç var” diye. O yazıda kastettiğimiz bugün önerilendi, yani projeksiyon yapmak; yoksa onun bunun işlerine karışmak değil...

 

ÖM: Yani yakın vadeli geleceğe ilişkin perspektiflerin ortaya konması.

 

HE: Gerek var... Tabii ki piyasa kendine göre çalışacak, ama piyasaya hiç karışılmıyor diye bir şey yok. İktisat politikası yaparken piyasaya müdahale ediyorsunuz sonuçta. Bu müdahalenin nereye götüreceğini görebilmek lazım. Ben tüm bu nedenlerle 3 yıllık bir bütçe anlayışının getirilmesini çok olumlu karşılıyorum. Ciddiye alınması koşuluyla tabii...

 

Durumu bizimkinden karanlık

 

Tabii böyle uzun vadeli bakmaya başlayınca daha önce görünmeyen, dikkatten kaçan yeni unsurlar ortaya çıkar, sorunlar belirir. Çünkü kısa vadede şirin görünen bazı şeyler uzun vadede pek o kadar şirin olmuyor. Şu sıralarda bu sorunla ABD karşılaşmışa benziyor. Kısa vadede Amerika’ya baktığınız zaman iyi, hatta çok iyi görünüyor. Ülkenin makro göstergeler hiç olmazsa karşılaştırmalı olarak Avrupa’dan iyi gibi gözüküyor. Fakat ABD’ye uzun vadeli baktığınız zaman çözülmesi zor problemlerle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu Amerikalı iktisatçılar bakınca görmüşler. Öyle bir tartışma var, biraz da ondan bahsetmek istiyorum.

 

ÖM: O zaman şimdi Amerika’ya geçiyoruz.

 

HE: Evet. Amerikalı bir iktisatçının (Michael Boskin) bir çalışması ile tartışma başlamış. Sorun şu: Amerika’da kamu açıkları büyük, ama finanse edildiğine göre de mesela yok gibi görünüyor. Boskin ABD devletinin gizli varlıkları da olduğunu, dolayısıyla ileriye doğru bakıldığında durumun düşünüldüğünden daha iyi olduğunu söyleyen bir çalışma yapmış. Ama bu çalışmayı eleştirenler şu soruyu soruyorlar: bugün verilen sözler, ileriye dönük taahhütler (toplumsal güvenlik, sağlık vs.) ABD’nin gelecekteki kamu harcamaları üzerinde bir baskı yaratıyor.

 

İktisatçılar diyor ki, ABD kamu kesiminin ileriye doğru tüm yüklenimlerinin bugünkü değerine bakalım. Aynı biçimde toplayabileceği vergilerin de bugünkü değerine bakalım. Normal olarak bunların arasında bir fark olmaması, gelirlerin yüklenimleri karşılaması gerekli.

 

ÖM: Denk olması lazım.

 

HE: Ama bu çalışmayı yapan iktisatçıların bulgusu öyle değil. “44 trilyon dolarlık açıkvar”, diyorlar!

 

ÖM: Efendim?!

 

HE: 44 trilyon dolarlık bir açık var!!!

 

ÖM: Hayır, işittim işitmesine de, anlayamadım. 44 trilyon dolar mı?!

 

HE: Evet. Amerika’nın bugünkü haliyle ileriye dönük olarak kamunun verdiği sözler, yüklenimlerini faizle iskonto ediyoruz, bugünkü değerini buluyoruz. Bir de Amerika’nın yine aynı şekilde ileriye doğru elde edebileceği vergiler var. Onların bugünkü değerini buluyoruz. Aradaki farka bakıyoruz: 44 trilyon dolar çıkıyor. 44 trilyon dolar ne demek, onu bir söyleyeyim.

 

ÖM: Evet, lûtfen, bu anlamlandırmaya ihtiyacımız var.

 

HE: Amerika’nın bugünkü bütçesinin 20 katı, Amerika’nın milli gelirinin 4 katı. Hemen söyleyeyim, sözünü ettiğim sonuçlar ciddi çalışmalardan çıkıyor. Amerika’nın önde gelen araştırmacıları tarafından yapılıyor.

 

Bu araştırmacılar bir şey daha söylüyor: Eğer önlem alınmazsa durum daha da kötü olacak diyorlar. ABD, önlemi şimdi almak yerine 2008’e kadar beklerse 44 trilyon dolar açık 54 trilyon dolara çıkıyor. Yani karar almak için de çok acele etmeleri lazım!

 

ABD’nin durumu Türkiye’ye çok benziyor; Türkiye’de biliyorsunuz “gecikirsek çok ciddi sorunlar çıkacak” diyorduk, hatta Amerikalı iktisatçılar Türkiye’den bahsederken “aman ha, tedbirlerinizi çabuk alın” diyorlardı... Görünmüşe göre ABD’nin durumu da bizden pek iyi gözükmüyor.

 

ÖM: Evet, büyük bir benzerlik var ama meblağlar biraz farklı sanki.

 

HE: Evet. Bu ne demek? Şu anki hükümetin yürüttüğü “kamu açıklarını büyütelim, mühim değil, biz işi hallederiz” politikası yürümüyor, yürüyemeyecek. Acil önlem almak, harcamaların kısılması gerekli. Harcamaların kısılması da beraberinde bir yığın tatsızlık getiriyor. Hangi harcamaları kısacak? Mesela toplumsal güvenlik harcamalarını kısmak demek toplumsal huzursuzluk demek... Sağlık harcamalarını kısmak demek yine huzursuzluğa yol açacak. Bu hükümet askeri harcamaların lafını etmiyor ama onların da kısılması gerekli. Bu olay çok ciddi.

 

Bush yeniden seçilirse

 

ÖM: Askeri harcamalarının, yüksek teknolojiye dayalı silah yapımı tarafı değil ama askerlere verilen tayın tarafı da kısılıyormuş, su miktarları dahi kısılıyormuş. Onu da Paul Krugman bazı Amerikan ordu yayınlarında yayımlanmış bilgilere dayanarak veriyordu.

 

Mustafa Arslantunalı: Ama o biraz malzemeden çalmak gibiymiş galiba?

 

HE: Yalnız 44 trilyon dolar da o suyla filan aşağı iner gibiye benzemiyor. Demek ki “aman kamu açıklarına dikkat edin” tavsiyesi sadece Türkiye’de geçerli değil. Burada da en önemli olan gelecek yıllarda yükümlülük getirecek taahhütler; toplumsal güvenlik vs. Yoksa cari harcamalar kolay. Öyle anlaşılıyor ki Amerika da bizim gibi uzunca bir zamandır kendi olanaklarının üzerinde yaşamışa benziyor, bunu düzeltmeye kalktığı zaman da epeyce zorlanacağa benziyor.

 

ÖM: Evet hakikaten bu tahayyül fersâ bir meblağ, en azından benim için. Peki, bunun kapatılabilmesi, bunun önlenebilmesi için tedbir alınması da görülebildiği kadarıyla kolay bir olay olmasa gerek. Neler yapılabilir? Ve gidişat da bu yönde mi acaba? Bu gerçeğin farkına varmış oldukları ve bunu kapatmak için çalıştıkları gibi bir belirti var mı ortada?

 

HE: Clinton yönetimi zamanında vardı. Anımsayacaksınız, bütçe fazlası vermeye çalışıyordu. Bu hükümette yok, bütçe açığı artıyor ve hükümet ekonominin canlanacağı umuduyla buna “iyidir” diyor. Vergi indirimi, bu nedenle savunuldu. Üstelik de bu vergi indiriminden daha çok görece zengin olanların yararlanacağı eleştirisine rağmen. Oysa olaya uzun vadeli bir perspektifle bakıldığında indirimi anlamlı mı? Bugün vergi indirimi yaptım, ertesi gün artıracağım diyemezsiniz... İndirdiyseniz topluma bir şeyi taahhüt ediyorsunuz ve “bu böyle gidecek” diyorsunuz.

 

Herhalde hükümet vergi indirimine gittiği sıralarda da ABD’li iktisatçıların elinde bu rakamlar vardı. Nasıl olup da bu kadar rahatlıkla vergi indirimi yapabildiklerini anlayamadım doğrusu. Herhalde “toplumsal güvenlik olmasın” diyemez dünyanın en zengin ülkesi, değil mi?

 

ÖM: Peki, Nobel ödüllü iktisatçı George A. Akerlorf’un Der Spiegel’e verdiği mülâkatta da “ABD’nin 200 küsur yıldan beri gördüğü en kötü yönetim budur” veya “bu bir yağma ve talan ekonomisi” gibi çok ağır terimler kullanması? O da, bu sebeplerden herhalde?

 

HE: Herhalde. Bu olaylar yaşandıktan sonra hiçbir önlem almayan, hatta tersine hareket eden sorumlu (sorumlu mu sorumsuz mu demek daha doğru olur, bilemiyorum) hükümete karşı insanlarda tepki doğuyor. ABD bu hesapların yapılamadığı bir ülke değil ki; o kadar bilim adamı var, oturuyorlar bakıyorlar... Nitekim bakmışlar... Ben bu bilim adamlarının tümünü tanımıyorum... Siyasal eğilimlerini de bilmiyorum. Ama bu hükümete muhalif görüşte olduğu için bunları yazacak kimseler olduklarını sanmıyorum. Tabiatıyla bu çalışmaların kendine özgü varsayımları vardır. Bu nedenle buldukları sonuçlar tartışılabilir, başka varsayımlarla 44 trilyon dolar değil, daha az denebilir. Ama yine de büyük bir rakam çıkacaktır. Çeşitli araştırmacılar benzer sonuçlara geldiklerine göre burada bir sorun var ve ABD’de yumurta kapıya gelmiş gibi... Âcil önlem alınması gerekiyor. Ama bu hükümette pek öyle bir niyet görünmüyor. Bu büyük bir olasılıkla Amerika’da bundan sonra başkan olacak kişinin üzerine kalacak.

 

ÖM: Bush olursa fark etmiyor.

 

HE: Bush olursa galiba araştırmacıların korktuğu 2008 yılına erteleme olacak.

 

ÖM: Ama 2008’de o zaman tam da bu ‘baby boom generation’ denilen, yani II. Dünya Savaşından  sonraki bebek patlamasında doğanların emeklilik tazminatı ödemelerinin gündeme geleceği çok kritik bir dönem değil mi iktisadi açıdan?

 

Hep birlikte iktisadi felakete doğru

 

HE: Evet, orada büyük ödemeler konusu var. Michael Boskin de bu nedenle bu konuya eğilmiş. ABD kamu kesiminin gizli varlıklarından (kamu mülkiyeti, madenlerde işletme hakları, vergi erteleyen tasarruflar vs.) yararlanılabileceğini söylemiş. Ama onu eleştirenler, bunların zaten ABD kamu kesimi hesaplarında gözönüne alındığını söylüyorlar.

 

The Economist’te bu konuyu ele alan yazıda deniyor ki: “Enron’a kızıyorduk, hesaplarda karışıklık yapmış, ne olduğu anlaşılmıyor diye fakat anlaşılıyor ki Amerikan devletinin hesapları da –üç kağıtçılık anlamında değil ama- başka bir açıdan bakınca birçok şeyi gizliyormuş.”

 

ÖM: Enron’a benziyor?

 

HE: Evet ama üç kâğıtçılık var demiyor, sonuçta bakınca anlaşılmıyor diyor.

 

MA: IMF’den kredi alarak krizi çözme ihtimali yok Amerika’nın herhalde?

 

HE: Yok, IMF konusunda işbirliğimiz var biliyorsunuz, Amerika IMF’ın bilançosunun pasifini kontrol ediyor, biz aktifini kontrol ediyoruz. Aktifi onlara vermeyiz, biz alacağız.

 

MA: Peki bunun dışında vasfını kaybetmiş orman arazilerini satarak da bu açığı kapatma ihtimali yok mu?

 

HE: Boskin öyle bir şey söylemiş: “ABD’nin elinde bazı araziler var” demiş ama, dediğim gibi, maalesef hesaplara onlar katılıyormuş, bu yüzden pek fazla ümit yok. İkincisi, ABD kamu kesimi bizimki kadar zengin değil. ABD’nin topraklarına oran olarak baktığımızda o kadar çok arazisi de yok.

 

MA: Amerikan ekonomisi krize girerse bu sadece Amerika ile sınırlı kalmaz herhalde? Bunun dünyaya etkileri neler olabilir?

 

HE: Şu ana kadar dünyadaki büyüme performansına bakılınca dünyadaki büyümenin % 60’ını Amerika açıklıyor. Çok büyük bir ekonomi. Dolayısıyla bu, dünya % 3 büyüyorsa bunun yarısından fazlası, Amerika’dan gelen etkiyle açıklanıyor demek. Amerika’nın büyümemesi demek, dünyanın bu % 3’lük büyüme hızının % 1’e düşmesi demek. Bu neden böyle? Çünkü Amerika açık bir ekonomi, ticaret yapıyor, büyük bir dış ticareti var (ülkenin ulusal gelirne oranla dış ticareti büyük değil, ama ülkenin ulusal geliri çok fazla olduğu için bu ticaret çok önemli.) ABD büyük ölçüde Avrupa ile ticaret yapıyor, oradaki duraklama Avrupa’yı duraklatabilir. Avrupa’nın diğer ülkelerle ciddi ticareti var. Böyle olunca da dünya üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Dolayısıyla Amerika’nın tökezlemesi hali pek öyle sempatik bir durum değil.

 

ÖM: Dördüncü dünya savaşı da...

 

HE: Allah korusun!

 

ÖM: Soğuk savaşı da sayıyorum bunların arasında, onun için dördüncü dedim; bu yüzden çıkabilir belki ve 2008 dedik, değil mi? Arnie (Arnold Schwarzenegger) o zaman başkanlığa terminatör olarak aday olur ve bu işi halleder.

 

HE: Ama bu açığı kapatmak için savaş çıkaracaksa, dünya dışından birini bulmak lazım, çünkü buralarda 44 trilyon doları olan kimse yok...

 

(14 Ağustos 2003 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)